CANSIZLIKTAN CANLILIĞA: ABİYOGENEZ

Doğada ya da ormanda gezerken birçok canlı görebiliriz ve bu canlıların evrim geçirerek farklılaştığını ve türleştiğini biliyoruz. Peki en başa gitmek istersek yani canlılık nasıl başladı diye bir soru sorarsak cevabımız ne olur? Bugün biliyoruz ki bizi oluşturan maddelerle Dünyayı oluşturan maddeler aynıdır. Canlılığın ilk başlangıcını ABİYOGENEZ kuramı inceler. Bu kuram, cansız moleküllerin de evrim geçirdiği gerçeğine dayanır. Evrim kuramı ise canlılığın bugüne kadar hangi yollarla ilerlediğini inceler.

Evrim, bir canlı popülasyonunun genetik kompozisyonunun rastgele mutasyonlar yoluyla zamanla değişmesi anlamına gelir.

Abiyogenez canlılığın cansız formlardan meydana geldiğini savunan bir fikirdir. Gezegenimizde var olan ilk yaşam formları oldukça basitken ilerleyen süreçlerle karmaşık formlara ulaşmıştır. Canlılık muhtemelen derin okyanus tabanlarındaki volkanik bacalarının etrafında başlamıştır. Dünyanın yüzeyinde saf su olmadığı için okyanusta kimyasal maddeler yüzüyordu ve dibe çöküyordu. Sıcaklık ve basınç bu kimyasal maddelerin tepkimeye girmesi için oldukça uygundu. Böyle bir ortamda canlılık kaçınılmaz bir olaydı.

Kesin olarak canlılığın cansızlıktan nasıl meydana geldiğini bilmiyoruz. Abiyogenez kuramının ilerlemesi gereken uzun bir yolu vardır. Bu yolda yapılan deneyler yaşamın cansızlıktan var olduğunu çok güçlü bir şekilde kanıtlar niteliktedirler.

MİLLER-UREY DENEYİ

Gezegenimiz ilk oluşmaya başladığı sırada hava bugünkünden çok daha sıcaktı. Yerküre tabakalarında gerçekleşen sürekli hareketler nedeniyle volkanik faaliyetler devam ediyordu. Atmosfer de çok yoğun olduğundan yeryüzü ve okyanuslar çok az ışık alıyordu. Gökyüzünde sık sık çakan şimşekler ortalığı aniden aydınlatıyordu. Atmosferde volkanik faaliyetlere bağlı olarak bol miktarda Karbondioksit, azot, metan gazı, amonyak ve su buharı mevcuttu fakat bugünkü oksijen hiç bulunmuyordu. Peki, Dünya bu kadar ilkel bir ortama sahipken ilk canlı nasıl oluşmuştu? Doğada gördüğümüz bütün canlılar, bu ilkel zamanda ortaya çıkan moleküllerden oluşmuştur. Bu moleküller nasıl meydana çıktı?

1922’de Sovyetler Birliğinden Alexander Oparin ve İngiltere’den J.B.S. Haldane birbirlerinden bağımsız olarak canlılığın kökeni üzerine çalışmalar yapmışlardır. Fakat canlılığın cansızlıktan oluşma fikri tartışmalar üzerinde kaldı. Çünkü Dünyanın ilkel koşullarını deneysel olarak gösterilebileceğine dair somut bir fikir yoktu. Bundan tam 30 yıl sonra Prof. Stanley Muller ile Prof. Harold Urey Abiyogenezle ilgili tarihe geçecekleri deneyi yapmışlardır. Bu deney, bundan sonra yapılacak olan deneyler için bir ilham kaynağı olmuştur.

İlk canlının oluşumunu formülleştirirsek;
Basit gazlar———- Aminoasit———- Protein——— Koeservat

HAYAT İÇİN GEREKLİ OLAN KİMYASAL MOLEKÜLLER

Öğrendiğimiz gibi bazı kimyasal maddeler uygun koşullarda bir araya gelerek kimyasal molekülleri oluştururlar. Bu kimyasal moleküller; karbonhidratlar, proteinler, lipitler ve nükleotidlerdir. Bu moleküller de bir araya gelerek canlılık için lazım olan aktiviteyi ve organizasyonu sağlarlar.
Karbonhidratlar (şekerler), enerji kaynağı olarak kullanılmaktadırlar. Karbonhidratların yapısında 6 adet oksijen, 6 adet karbon ve 12 adet hidrojenden oluşmaktadırlar.

Glikoz ve früktoz canlılar için hayati önem taşıyan basit şekerlerdir (monosakkarit). Bu moleküller de bir araya gelerek farklı alanlarda kullanılmak üzere büyük moleküllere dönüşür.

Proteinler aminoasitlerin bir araya gelmesiyle oluşur. Aminoasitlerde de hidrojen ve karbon bulunur fakat farklı olarak azot ve bir radikal grubu vardır. Proteinleri her yerde görebiliriz mesela enzimlerde ve hücrenin yapısında.


Lipitler hücre zarının yapısını oluştururlar ve yapısından dolayı su içerisinde çift katmanlı bir bariyer oluştururlar. Lipitler gliserol ve yağ asitlerinden oluşmuştur.

Ve son olarak ise DNA’nın yapıtaşı olan nükleotidler vardır. Nükleotidlerin farklı dizilimleri farklı anlamlar ifade eder. Nükleotidlerin yapısında bir fosfat grubu, bir şeker grubu ve bir baz grubu vardır.

Kimyasal evrim ile hayat moleküllerimizi oluşturduktan sonra bunlardan oluşan ilk hücreler olarak düşündüğümüz koeservatlardan bahsedelim. Koeservatları ilkel hücre olarak düşünebiliriz.

Koeservatların Özellikleri:

1) Dış ortamdan ayıran zarları vardır.

2) Büyüme ve çoğalma yetenekleri vardır.

3) PH değişimlerine karşı dayanıksızdırlar. Ancak dayanıklı olarak evrimleşerek hayatın öncüsü olan organik molekül kümesini oluşturmuştur.

4) Brown ( titreme , sigillenme) hareketi gösterirler.

5) Hücresel zar yapma ve büyük molekülleri sentezlemek için gerekli enerjiyi organik moleküllerin bağlarındaki kimyasal enerjiden sağlar.

Kaynakça;

https://evrimteorisionline.com/2012/03/12/hayatin-baslangici-ile-ilgili-gorusler-2/ adresinden alındı

https://evrimagaci.org/abiyogenez-2-canliligin-temelindeki-molekullere-giris-hayat-molekulleri-35 adresinden alındı

Hoagland, M. B. (2013). hayatın kökleri. alfa yayıncılık .

stanley miller, h. u. (1959). organic compound synthesis on the primitive earth. new science, 245-251.

Aslıhan Balkan

Ben Aslıhan Balkan 20 yaşındayım, İstanbul Üniversitesinde biyoloji okuyorum. Özellikle genetik, evrimsel biyoloji ve psikolojiyle ilgileniyorum. Bilimle ilgili kitapları okumayı çok seviyorum. Carl Sagan'ın Cosmos kitabını çok beğeniyorum.

You may also like...