Bilim Nedir?
Bilim, evrende var olan olayların nasıl işlediğini anlamamıza yarayan sistematik ve mantıksal açıklamalardır. Sözlüğe göre bilim; kanıtlanabilir ve tekrarlanabilir gerçekleri ifade eder. Bu tanıma göre bilim, sadece test ve analiz yoluyla ölçülebilir sonuçlar elde etmeyi amaçlar. Bilim, düşüncelere, ideolojilere veya kişisel görüşlere değil, gerçeklere dayanır.
İlerlemek, medeniyetimizi çağdaş hale getirmek ve karanlık çağlara dönmemek için bilimin peşinden gitmeli ve onun bizlere sunmuş olduğu bilgileri kabul etmeliyiz. Günümüzde yürüdüğümüz yollar, kullandığımız teknolojik makineler, hastalandığımızda aldığımız ilaçlar ve okullarda öğrendiğimiz fizik, kimya dersleri… Hepsini bilime borçluyuzdur. Eğer bilimin nimetlerini bir anda kullanmayı bırakmış olsaydık ilkel dönemlerimizdeki yaşantımızla bugünkü yaşantımız arasında hiçbir fark kalmazdı. Bilimsel işleyişi anlamak, bilimin nasıl çalıştığını öğrenmek bilimi kabul etmemizde ve sadece ona güvenmemizde önemli bir aşamadır. Günümüz okullarında bilimi sevmemiz ve güvenmemiz gerektiğimiz sürekli anlatılır ancak, nasıl işlediğinden, niçin güvenmemiz gerektiğinden pek bahsedilmez.
Bilimsel Metot Nedir?
Bilim yapmak yaratıcılık ve özgünlük isteyen bir süreçtir. Öncelikle bir sorunsala karşı sorular üretilir. Ardından o sorunsala karşı çıkarımda bulunarak cevaplar yani hipotezler ileri sürülür ve ardından o hipotezlerin doğru olup olmadığını öğrenmek için gerekli ölçümler ve testler yapılır. İsterseniz bilimsel metodun nasıl işlediğini maddeler halinde sıralayalım.
- Gözlem yapın. Herhangi bir şeyi incelemeye koyulun.
- Yaptığınız gözlemler hakkında sorular üretin.
- Yaptığınız gözlem ve sorular sonucunda cevaplar üretmeye başlayın. Tahminlerde bulunun.
- Ürettiğiniz cevapları yani hipotezleri test etmeye koyulun. Yaptığınız testlerin her seferinde aynı sonucu vermesine dikkat edin.
- Yaptığınız testler sonucunda ulaştığınız verileri analiz edin, ürettiğiniz hipotezlerle karşılaştırın gerekirse yeni hipotezler geliştirin.
- Gözlemler ve hipotezler arasında herhangi bir tutarsızlık kalmayana kadar devam edin. Yöntemleri değiştirin, test koşullarını farklılaştırın, aynı sonuçları elde etmeye çalışın.
Bilimin en önemli özelliği tekrarlanabilir olmasıdır. Tekrar yoksa bilimde yok demektir. Bilimsel gerçekler laboratuvar ortamında veya doğal koşullarda sürekli tekrar tekrar test edilerek doğrulanır. Bir bilimsel gerçeği kabul etmek için tek bir test ve gözlem de yeterli değildir. Birden fazla farklı çeşitte test ve gözlemlerin olması gereklidir. Bu sayede bilimi kendimize güvenilir bir çıkış yolu olarak görürüz. Örneğin evrim teorisi, sadece tek bir test ve gözlemle doğrulanmamıştır. Yüzlerce, binlerce araştırma, test ve gözlem sonucunda gerçekliği kabul edilmiştir.
Peki Bilimsel Gerçekler Hiç Değişmez mi?
Elbette değişir. Hipotezler veya teoriler zamanla daha farklı yorumlanabilir veya unutulmaya yüz tutabilir. Ancak bu bilimin yanlış olduğunu veya güvenilmeyecek olduğunu göstermez. Aksine bilimin kendini sürekli yanlışlanmak isteyen bir felsefesi mevcuttur. Bilim fanatik bir şey değildir sadece gerçekleri göstermekle yükümlüdür. Kabul görmüş bir hipotezin yanlışlanması bilimi geriye götürmez aksine geçmişten bugüne bakacak olursak bilim sürekli ileri adım atmıştır. Her yanlışta hatalarına daha çok sorular ve açıklamalar üreterek doğrulara ulaşmıştır. Ayrıca bir teorinin yanlışlanması ise kolay bir şey değildir. Teori nedir diye bilmeyenleriniz merak etmeye başlamıştır eminin gelin bu kavramları da açıklayalım.
Bilim Nedir? Hipotezler, Teoriler ve Yasalar
Öğrenim hayatımızda yasaların çok güçlü, değişmez bilgiler olduğu ve kesin bilgiler oldukları öğretilir. Hatta okul kitaplarında hipotez > teori > yasa şeklinde bir şema gösterilerek, yasaların diğerlerinden daha çok önemli olduğu vurgulanır. Tabii ki bu doğru değildir. Yasalar bize durum hakkında bir açıklama yapmaz. Değişmez oldukları doğrudur ancak bu onları bilimsel metotta en değerli yapmaz. Diğer yandan yasa çok kullanılan bir terim değildir günümüzde. Yasalar bir şeyin başlangıcıdır. Örneğin ağaçtan elmanın düştüğünü düşünün, elma düşüyor, armut düşüyor evet yer çekimi var. Ama hepsi sadece budur. Yasa olarak tanımladığımız şey, sadece o şeyin var olduğunu belirtir. O elmanın yere düşmesine neyin neden olduğunun açıklamasını bizlere yapmaz.
Hipotezler ise yukarıda belirttiğimiz gibi sorulara ürettiğimiz cevaplardır. Bir olay hakkında birçok hipotez üretebilir. Bu hipotezler bir bir test edilir doğru olanlar kabul edilir ve üzerlerine yeni testler yapılarak devam edilir. Daha fazla araştırma yapılarak bilimsel teorin oluşumu sağlanır.
Her bilimsel gerçek üç aşamadan geçer. İlki, insanlar onun Kutsal Kitap ile çeliştiğini söyler. Sonra daha önce zaten keşfedilmiş olduğunu söylerler. Son olarak da ona zaten inandıklarını söylerler.
Louis Agassiz
Ve Bilginin Doruğu: Teoriler
Bilimde kullanılan teori kelimesi ile halk tarafından kullanılan teori kelimesi arasında büyük bir fark vardır. Genelde toplum içinde teoriler varsayımlar olarak bilinir ancak işin aslı kesinlikle böyle değildir. Bilimsel teoriler; bilim insanlarının gerçekleri yorumlama şeklidir. Bir bilimsel teorinin oluşması için onlarca gözlem, test ve tekrarlanabilir deneylerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Teoriler bilimsel bilginin doruk noktasıdır. Örneğin evrim teorisi bir gerçektir ve kuşku götürmez. Bir çok farklı yöntemle kanıtlara dökülmüş, diğer bilim alanlarınca desteklenmiş, tüm bilim insanları tarafından kabul edilmiş ve hakkında sayısız makale yazılıp araştırma yapılmıştır. Evrim bir yasadır. Popülasyonlar zaman içinde değişim geçiriyor. Bu değişimin nasıl gerçekleştiğini bize açıkladığı için evrim teorisi demekteyiz. Diğer yandan evrim yasası veya yerçekimi yasası demekte fazla bir şey ifade etmez. Bu yasaların nasıl çalıştığını anlamak için teorileri kullanırız. Kısacası bir şeye teori diyebilmek için tekrarlanabilir gözlemler ve kanıtlarla desteklenmesi gerekmektedir.
Bilim İnsanları Bizleri Kandırabilir mi?
Böyle bir şey mümkün değildir. Bilim, gerçekleri ortaya çıkarmak için yapılır. Bilimi, bilimsel işleyişi veya akademik çalışmaları bilmeyen insanlar ”Ben bilim insanına niye güveneyim”, ”İşlerine geleni yazıp çiziyorlar işte” gibi cümleler sarf etmesi normaldir. Bilim bu zamana kadar, insanlar kötüye kullanmadığı sürece (Nükleer silahlar vb.), insanlığa yarar sağlamıştır. Hasta olduğunda koşa koşa hastaneye giden kişiler, iş evrim gibi bilimsel gerçekleri kabul etmeye geldin mi bilimi kabul etmekten kolayca vazgeçiyorlar. İnançlarını, ideolojilerini bilimsel gerçeklerin üstünde tutuyorlar. Bu yobazlıktan başka bir şey değildir. Diğer yandan kasti olarak bir bilim insanı bilimsel mecrayı kandırmaya çalışacak olsa, yaptığı araştırmayı denetleyecek ve ayriyeten göz gezdirecek diğer bilim insanları bulunuyor. Kimse kafasına göre literatüre sahte bilgi sokamaz.
Bilim bize yol gösterecek tek gerçektir. Bruno’yu ateşe atanlar, Galilei ölüme mahkum edenler veya Newton’u taşlayanlar. Hemen her bilim insanı döneminin dini, siyasi veya kalıplaşmış görüşlerinden dolayı çok fazla acı çekmiştir. Neticesinde ise bilim insanlarının önünü kesmeye çalışan tüm çabalar sonuçsuz kalmıştır. Bilimsel gerçekleri ister kabul edin, ister etmeyin onlar gerçektir ve siz isteseniz de istemeseniz de sürekli devam edecektir. Bilim halkın, insanların veya kişilerin tepkisine göre şekil almaz. Sadece gerçekleri yansıtmakla mükelleftir.
Bilimin Kısa Tarihi
Bilimin kullanılması tekerleğin icadı, yazının gelişimi ve hatta ilk ateşin yakıldığı zamanlarda bile kanıtlarına rastlayabiliriz. Daha modern zamanlarda ismini tarihe yazdırmış, önemli buluşlara imza atmış, binlerce bilim insanları mevcuttur. Hepsini bu başlık altında tanıtmamız elbette mümkün değil ancak belirli yüzyıllarda bazı önemli işler yapmış bilim insanlarından kısaca bahsedebiliriz.
M.S 1000: İbn-i Sina, tıp bilimine büyük katkılar sağladı. İlk mikrobu tanımladı. Kitapları kendinden sonra 600 yıl boyunca tüm Avrupa’da okutuldu.
M.S 1200: İngiliz Devlet Adamı ve Filozof olan Robert Grosseteste, bilimsel araştırma yöntemlerini belirleyerek, günümüz biliminin temelini atmıştır.
1500’ler: Nikolas Kopernik, Güneş sistemini tanımladı ancak buluşlarını dönemin inançlarından dolayı açığa vuramadı. Hristiyanlık inancının baskın olduğu o dönemlerde Güneş’in sabit olduğuna ve evrenin merkezinin Dünya olduğuna inanılıyordu.
1600’ler: Johannes Kepler gezegenlerin hareketlerini açıkladı. Galileo Galilei, teleskobu geliştirdi ve Isaac Newton hareket yasalarını formülleştirerek fizik biliminin önünü açtı.
1700’ler: Benjamin Franklin elektrik yüklerinde artı ve eksi kutupları keşfetti. Ayrıca yıldırımın, elektriksel bir akım olduğunu ortaya koydu.
1800’ler: Bu yıllarda çok fazla önemli gelişmeler yaşandı. Alessandro Volta pilin icadını gerçekleştirdi. John Dalton, bugün ki atom modelinin ilk temellerini attı. Gregor Mendel, modern genetik araştırmaların temelini oluşturdu. Wilhelm Conrad Röntgen, X ışınlarını keşfetti.
1900’ler: Albert Einstein ,görelelik teorisi ve diğer pek çok teorisi ile 20. yüzyılın başlarına hakim oldu.