Böğü: Sarı Kız Örümceği Efsanesi

Çevrenizde arkadaşlarınızdan, haberlerden ya da kendiniz de tecrübe etmiş olabilirsiniz. İnsan yiyen örümcek.! Sarı Ömer korkuttu. !, Sarıkız Örümceği İzmir’e Kadar Geldi.! gibi benzer haber başlıkları görmüşsünüzdür mutlaka. İşin aslı böyle değildir. Nedir bu Sarı Ömer ya da Sarıkız Örümceği öncelikle bundan bahsedelim. Sarı Ömer‘in yani insanların sevmediği kişilerin ismini takması haricinde halk dilinde ki adı Böğü’dür.

En Temel Bilgi: Bögüler Örümcek Değildir!

Evet, medya ve diğer ortamlarda isminden ”sarı kız örümceği” olarak bahsedilen bu canlı bir örümcek değildir. Doğrusu şudur; örümceğimsigiller sınıfından eklembacaklılardır. Bu sınıfta keneler, akrepler ve örümceklerde yer alır. Nasıl ki bir keneye veya akrebe örümcek diyemiyorsak böğülere de örümcek diyemeyiz. Birbirlerinden çok farklı canlılardır.

Böğü

Böğüler Zehirli Değildir!

Yıllarca zehirli oldukları konuşuldu, ancak sadece konuşuldu. Özellikle medya sakinleri bir kitap açalım, iki uzmana danışalım, bu sarıkız örümceği nedir ne değildir efendim demedi. Tabii yoksa efsaneleştirilecek, click-bait yapılacak bir yanı kalmaz. Hadi onları anladık diyelim ”her duyduğuna inanan” kesime ne demeli, inadına zehirli olduğunu söyleyenleri mi dersiniz, vay efendim çığlık atanı var diyeni mi derseniz.. Kimi derseniz deyin ama bu canlılar zehirli değildir. Böğüler avlarını güçlü çene yapıları ile alt eden canlılardır. Zehirleri bulunmaz. Ancak her böcek veya eklembacaklıda olduğu gibi insanı ısırdıkları bölgede alerjik reaksiyona ve bölgesel tahriş ile su toplayan kabarcıklara neden olabilir. Dikkat etmek isterim ki sadece böğülere has bir şey değildir.

Yinede zehirsiz dememe karşılık, zehirli olduğunu iddia edenler illaki olacaktır onlara kaynak olarak şuraya tıklamalarını veya Artvin Üniversitesi tarafından yayınlanan şu kaynağa bakmalarını önerebilirim. Kıcası böğüler hakkında yapılan hiçbir çalışma onların zehirli olduğunu ortaya koymaz.

Bu kadar Korktuğumuz Et Yiyen Sarıkız’ın avları

Her çeşit hayvanı, kendinden büyük omurgalıları dahi avlayabilirler. Özellikle tarım için zararlı olan böceklerin yenilmesine de katkı sunarlar.

Avı yakalayan pedipalpuslar keliserlere iletirler. Keliserler avın vücudunun içine batırılır ve dokuları parçalanır.

Sarıkız Örümceği

Böğü Hangi Coğrafyada Yaşar

Avustralya ve Antarktika hariç Dünya’nın hemen her yerinde fakat sıcak ve nemli bölgelerde yaşayabilir. Ülkemize Güney Doğu bölgesinden giriş yapmış ve çoğunlukla bu bölgede olmak üzere sıcak ve nemli illerimizde de karşımıza çıkabilir konuma gelmiştir. Hakkari ve Şırnak sınırlarında askerlerimizin çokça gördüğü bu eklembacaklı türü şehirlere gelemeyecek kadar çekingen ve ışıktan korkan bir takımdır. Doğa yürüyüşlerine çıkıyorsanız ve çıktığınız yürüyüş sıcak ve nemli bir bölgedeyse taşlara çatlaklara dikkat etmenizde fayda var.

Gelin Bir Anatomisine Bakalım

Genellikle Arthropoda (Eklembacaklılar) şubesinin vücutları üç kısma ayrılır. Ancak Böğüler (Solifugae) takımında vücutları prosoma ve opistoma olarak iki kısma ayrılır. Vücudunun prosoma bölgesi kısa ve küçüktür. Opistoma bölgesinin segmentli yapı göstermesiyle ve ince bir sapla prosomaya bağlanır. Keliserleri yani ağız görevini almış ön üyeleri  öne doğru yönelik ve büyüktür. Keliserler düşmandan korunma, av yakalama, duyu alma, toprak ve kum gibi benzer yerlerde yaşadıkları için çukur kazma, diğer üyelerini temizleme gibi belli başlı görevleri vardır. Keliserlerin büyük ve çok kuvvetli olmasıyla tipik özellik kazanmışlardır. Çoğu kez vücutlarının prosoma bölgesinden büyük olabilir. Her keliser, ucunda dikey olarak birbirine eklemli olan iki parçadan oluşmuş bir pens taşır. Ayrıca keliserler spermlerin dişiye aktarılmasını sağlar. Pedipalpuslar yani ikinci ön üyeleri bacaklara benzer, uçlarında avı yakalamak için özel yapışma organları vardır. Kalan dört çift üye ise yürüme bacakları olarak nitelendirilir. Fakat yürüme bacaklarının birinci çifti küçülmüş ve dokunma organı haline dönüşmüştür.

Solifugae

Birinci yürüme bacaklarının uçlarında kıllar veya çok küçük çengeller bulunur. Buna rağmen kalan üç çift yürüme bacaklarının uçlarında büyük çengeller bulunur. Dördüncü çift üyelerinin kaide parçalarının alt tarafında yelpaze şeklinde birçok plakçıklar bulunur. Bu plakçıklara malleolus adı verilir. Bol sinir ucu taşıyan bu yapı dokunma organı da olarak görev yapar. Düşmanlarınız çoksa ve agresif bir yapıya sahipseniz böğü gibi vücudunuzda çeşitli kısımlarında dokunma organı bulundurmanız gerekebilir. Fakat malleolusu diğer dokunma organlarından ayıran özelliği çok fazla duyu sinirleri ile donatılmış olmasıdır. Ne yazık ki bu uzantıların görevi  tam olarak bilinmemekte kimyasal almaç oldukları varsayılmaktadır. Gariptir ki böğü denilince aklımıza ilk ayırıcı özelliği malleolustur. Solunum ise ventral (alt) tarafta üç stigma yani trake sisteminin dışa açıldığı deliklerile gaz değişimi olur. Bu stigmalardan bir tanesi prosomadaki yürüme bacaklarının 2. çiftinin hemen gerisinde dışarı açılır. 2. ve 3. stigma ise opistosoma bölgeside 2. Ve 3. Segmentte bulunur. Boşaltımları ise prosoma bölgesinde koksa bezleri ve bir çift Malpighi bezi gibi ilkel böbrekleri ile yaparlar. Bir çift büyük göz ve körelmiş halde iki çift yan gözleri bulunur. Süperpozisyon gözleri ile görüntüleri bütündür ama bulanıktır. Bir kez daha neden bu kadar çok dokunma organın olduğunu anlıyoruz.

 Herşeye Rağmen Böğüde Bir Canlı

 Agresif ve saldırgan bir yapıya sahip olan böğü ışıktan kaçma eğilimleri vardır. Yani sinirlendirmememiz gereken bir canlı kendisi bize fiziksel olarak az miktar da zarar verse de üzerindeki bakteriler bize daha çok miktarda zarar verebilirler. Buna rağmen gördüğümüz yerde öldürmemiz gerekmez. Işık tutma veya ondan kaçma eğilimi gösterebiliriz. Sonuçta ekolojik denge önemlidir. Ülkemizin çölleşmeye başlamasıyla itibaren çölde yaşayabilen canlılar ülkemize doğru bir şekilde göç etmeye başladılar nedeni ise şuan çöl diye nitelendirdiğimiz iklimde yaşayamayacak konuma gelmeleridir.

Kaynak ve İleri Okuma:

  • Ali Demirsoy – Yaşamın Temel Kuralları Kitabı

Ebubekir Daşdemir

Ebubekir Psikopatoloji Bilimi platformunun teknoloji ve mekatronik alanından sorumlu yazarıdır. 1993, İstanbul'da Dünya'ya gelen Ebubekir, küçüklüğünden bu yana elektrik ve elektronik dahil pek çok alanda ilgilenmiş, bilim kitapları ve dergileri sürekli takip edip kendini geliştirmiştir. Bu sevgisini eğitim hayatına yansıtarak Bozok Üniversitesi elektrik elektronik mühendisliğine başlayıp ardından buradan mezun olmuştur. Şimdi tüm bilgisi ve tecrübesiyle Psikopatoloji Bilimi'nde yazmaya devam etmektedir.

You may also like...

1 Response

  1. Emrullah dedi ki:

    Yazının sonunda küresel ısınmanın neden olduğu şeylerin birinden bahsediyor. Ülkemiz çölleşiyor. Üzücü bir durum.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir