Uyurgezerlik Bozukluğu Nedir? Tedavisi, Kökenleri Ve Daha Fazlası
Uyurgezerlik Bozukluğu hastalığına sahip olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Sabah uyandığınızda eşyaların yeri farklı mı? Çocuğunuz geceleri zombi gibi geziyorsa bu yazıyı iyi okuyunuz. Zira bu yazı size yardımcı olacaktır. Şimdi hastalığımızı tanıyalım.
Uyurgezerlik Tanımlanması Ve Ölçütleri
Uyurgezerlik bozukluğunun başlıca özelliği, yataktan kalkma ve gezinme olarak tanımlayabiliriz. En sık gecenin 3’de 1’inde ortaya çıkar. Bu da genellikle gecenin ilk 2 saatine denk gelir (A Tanı Ölçütü).
Dönemler sırasında, bireyde tetikte olmada ve yanıt verebilmede azalma, boş bir bakış, donuk surat ifadesi gibi belirtiler vardır (B Tanı Ölçütü). Eğer hasta dönem sonrası (Mesela ertesi sabah) uyandırılırsa hatırlamaz yada kısıtlı hatırlar (C Tanı Ölçütü).
Dönem sonrasında, bilişsel işlevlerde tam iyileşme görülmeyebilir. Başta kısa konfüzyon (Konfüzyon, klinik bir belirti olup; patolojik derecede zihin bulanıklığı ve sersemleme olarak tanımlanır) ya da yönelim de bozukluk dönemi olabilir (D Tanı Ölçütü).
Hastalık olarak nitelendirilebilmesi için toplumsal, mesleki ya da diğer alanlarda bozulmaya sebep olmalıdır (E Tanı Ölçütü).
Eğer davranış madde ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlıysa, uyurgezerlik bozukluğu tanısı konmamalıdır (F Tanı Ölçütü).
Hastalık Döneminde Karşılaşılabilicek Olaylar
Uyurgezerlik dönemleri pek çok davranış modelini içerebilir. En basitinden yatakta oturup, dik dik bakabilir ya da tipik olarak, ev içerisinde gezinebilir, merdivenlerden çıkıp inebilir. Uygunsuz davranışlar gösterebilirler. Buzdolabına idrar yapan vakalar kaydedilmiştir. Bazı hastalar bina dışına çıkabilir, araba kullanabilirler. Dönem bittiğinde yataklarına geri gelebilirler. Bazı durumlarda hasta ertesi sabah başka yerde uyanabilir. Hastalar dönem sırasında konuşabilirler, soruları yanıtlayabilirler. Fakat telaffuzları zayıftır ve gerçek bir diyalog kurmaktan uzaktır. Uyurgezerler bazen başka yerlerde de uyuyakalabilir.
İlişkili Özellikler Ve Bozukluklar
İçsel uyarılar (mesela dolu bir mesane) ya da dışsal uyarılar (gürültü vb.) , psikososyal stres etkenleri, alkol ve madde kullanımı bu hastalığın olasılığını arttırır. Bu saydıklarıma bağlı olarak, bazı hastalarda yeme dönemleri de eşlik ettiği görülmüştür. Bu durumları yaşayan hastalarda, kendini yada başkasını yaralama durumu daha sık görülmektedir.
Çocuklarda görülen uyurgezerlik bozukluğu çoğu kez başka bir hastalık ile ilişkili değildir. Ama erişkinlerde kişilik bozuklukları, duygudurum bozuklukları ya da anksiyete bozuklukları ile ilişkili olabilir.
İlişkili Fiziksel Yada Genel Tıbbi Durumlar
Ateş ya da uyku yoksunluğu, uyurgezerlik dönemlerinin sıklığını arttırabilir. Çeşitli apneler (örneğin, uyku apnesi sendromu), migren’nin uyurgezerlik bozukluğu ile ilişkisi olduğu kaydedilmiştir.
Kültüre Yaşa Ve Cinsiyete Göre Özellikler
Hiçbir yayın, kurum veya kuruluş uyurgezerlik bozukluğu görünümünde kültürel olarak ilişkili farklılıklara ilişkin açık kanıt sunamamıştır ama uyurgezerliğe atfedilen önem ve nedenlerin kültürler arasında değişmesi olasıdır. Uyurgezerlik dönemleri sırasında şiddet dolu etkinliğin erişkinlerde görülmesi daha olasıdır. Hastalık her 2 cinste de eşit oranda görülür.
Yaygınlık
Çocukların %10 ile %30’unda en az bir kez uyurgezerlik dönemi görülür ama uyurgezerlik bozukluğunun yaygınlığı (yineleyen dönemler ve bozulma ya da sıkıntı ile belirli) çok daha düşüktür, olasılıkla %1 ila %5 arasındadır. Çoğunlukla 4-8 yaş arasında başlayan ve çocuklarda %10 olasılıkla görülür. Çocuklarda en geç 12 yaşında görülmektedir. Epidemiyolojik araştırmalar uyurgezerlik dönemlerinin yaygınlığının erişkinlerde %1.0 – %7.0 arasında olduğunu bildirmektedir.
Ailesel Örüntü Ve Genetiği
Uyurgezerlik Bozukluğu aile üyeleri arasında birikir. Uyurgezerlik ya da uykuda korkular için aile öyküsü uyurgezer bireylerin %80’e varan kesiminde bildirilmiştir. Uyurgezer bireylerin %10 – %20’si uyurgezer olan birince derece biyolojik akrabaya sahiptir. Uyurgezerlik için risk, her iki ebeveyn bu bozukluğa sahip olunca daha da artmaktadır (Çocuklar için en çok %60 kadarı). Genetik bir temeli olduğu bilinmekte ama aydınlatılamamaktadır. Evrimsel süreçte neden elenmediği ya da neden ortaya çıktığı gibi sorular cevapsız kalmıştır. Eğer bu sorulara cevap bulunursa, merak etmeyiniz yazıyı güncelleyeceğiz 🙂
Hastalıkla İlişkili Laboratuvar Bulguları
Audiovizüel izleme (Hastanın görsel işitsel olarak izlenmesidir. Bu kelime daha sonra odyovizüel olarak türkçeleştirilmiştir.) ile birlikte rutin işlemlerin kullanıldığı polisomnografi (Uyku Testi) uyurgezerlik dönemlerini belgeleyebilir. Dönemler derin uyku (Çoğu kez NREM evre 3 ya da 4) sırasında uykunun ilk birkaç saati içinde başlar. Bazı bireyler NREM evre 2 uykusu sırasında dönemler geçirebilirler. Yaş arrtıkça bu olasılık artmaktadır. Dönemin ardından EEG ( Elektroensefalografi ya da Beyin Çizgesi Yöntemi, beyin dalgaları aktivitesinin elektriksel yöntemle izlenmesini ölçen yöntemdir), çoğunlukla uyarılma sırasında süren ritmik (”Hipersenkron diğer bir adıyla Epilepsi”), yüksek voltajlı delta etkinliği gösterir. Bunu şöyle açıklayalım. Bir delta dalgası yüksek olan genlik beyin dalgası 0.5-4 arasında salınım frekansında hertz . Delta dalgaları, diğer beyin dalgaları gibi, bir ile kaydedilir elektroansefalogram (EEG) ve genellikle derin aşama 3 ile ilişkili NREM olarak da bilinen uyku, yavaş dalgalı uyku , uyku derinliğini karakterize eder.
Alfa etkinliği gibi uyarılmanın EEG işaretleri, dönem başlangıcındada görülebilir.Alfa dalgalarını ise şöyle açıklayabiliriz. Uykuya dalmadan önce veya loş ortamlarda ortaya çıkar. Azlığı durumunda stres ve anksiyete, çokluğu durumunda dikkatsizliğe ve enerjisiz hissetmeye neden olmaktadır. En sık olarak, varolan dönem sırasında EEG hareketin yarattığı hatalarla belirsizleşir. Kalp hızı ve solunum hızı dönemin başlangıcında artabilir. Bu bulgular tam bir uyurgezerlik dönemi sırasında ya da daha küçük bir davranışsal olayda ortaya çıkabilir (Konfüzyonel uyarılma gibi). Diğer polisomnografik bulgular arasında evre 3 ve 4 uykusu dışıbda geçiş sayısında artma ve uyku etkinliğinde azalma bulunabilir.
Uyurgezerlik Hastalığının Tedavisi
En önemli tedavi kişinin yaralanmasını önlemektir. Öncelikli olarak tetikleyici faktörlerin önlenmesi ve hastanın atak sırasındaki güvenliğinin sağlanması gereklidir. Atak sırasında yaralanmaya neden olabilecek cisimlerin hastanın uyuduğu ortamdan uzaklaştırılması, pencere ve kapının kilitli tutulması, hastanın mümkünse merdivensiz bir katta uyumasının sağlanması, araba anahtarı veya tehlike yaratabilecek objelerin çevreden uzaklaştırılması, zeminin yumuşak bir madde ile kaplanması gibi önlemler alınabilir. Atağı tetikleyebilecek uyku yoksunluğu, uyku ve beslenme saatlerinde olabilecek kaymalar ve uyku öncesi sinir sistemine etkili ilaç ve maddelerin kullanımından kaçınmak gerekir.
Hastanın uyuduğu ortamın dış uyarılardan izole edilmesi gereklidir. Gece derin NREM uykusunda azalmaya neden olması nedeniyle öğlen uykuları önerilebilir. Uyku öncesinde hastanın tuvalet ihtiyacının giderilmesi. Ateş yükselmelerinin atakları kolaylaştırdığı unutulmamalı ve tedavi edilmesi gereklidir. Uyanma reaksiyonlarına neden olarak atağı tetikleyebilecek başta uykuda solunum bozuklukları ve hareket bozuklukları gibi uyku hastalıklarının tedavisi gereklidir. Atak saatleri belirlenmiş olan hastalarda programlanmış uyandırma uygulaması tedaviye katkı sağlamaktadır. Bazı hastalarda davranışsal tedavi yöntemleri olarak psikoterapi ve stresle mücadele eğitimleri gerekli olabilir.
İlaç tedavisi olarak, uyku öncesi saatlerde benzodiazepinlerden klonazepam, trisiklik antidepresanlardan imipramin, serotonin geri alım inhibitörlerinden paroksetin ve melatonin önerilmektedir.
Kıymetli zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ederiz. Salt akademik bilgiyi sade ve anlaşılır bir şekilde okurlarımıza sunmak en temel vazifemizdir. Bu tarz içerikleri daha çok görmek istiyorsanız bizi takip edebilirsiniz. Fikir, görüş ve eleştirilerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz.