Akıl Sağlığımızı Farkında Olmadan Nasıl Koruyoruz?
Günlük hayatta küçük ya da büyük bazı tehlikelerle karşılaşıyoruz ve vücudumuz bizi bu tehlikelerden bir şekilde koruyor. Örneğin gözümüze aniden bir şey yaklaştığında gözlerimizi kırpmamız yahut kapatmamız, yoğun ışıktayken gözlerimizi kısmamız, elimize iğne battığında elimizi anında geriye çekmemiz ya da soluk borumuza bir şey kaçtığında onu çıkartabilmek adına refleksif olarak öksürmemiz bizleri farklı tehlikelerden koruyan ve istemsizce yaptığımız hareketlerdir.
Biz fizyolojimizle var olduğumuz kadar psikolojimizle de varız. Peki ya psikolojik sağlığımızı nasıl koruyoruz? Vücudumuz bunun için bir şeyler yapıyor mu? Bununla ilgili Freud kitaplarında bazı savunma mekanizmalarından bahsetmiş. Ve Freud’un ölümünden sonra ise kızı Anna Freud bu savunma mekanizmalarını düzenleyerek üzerinde bazı eklemelerde bulunmuş.
Öncelikle savunma mekanizması (defense mechanism) dediğimiz şey nedir bir tanımlayalım. Freud’a göre savunma mekanizmaları; bizim kendimizi istenmeyen düşüncelerimizden ve kaygımızdan koruyan, farkınd olmadan kullandığımız bazı stratejilerdir. Psikolojik sağlığımızı stabil hale getirmek, dengeyi koruyabilmek adına yaptığımız bir çeşit kendimizi koruma yöntemidir diyebiliriz.
Savunma mekanizmalarını açıklamadan önce ilerleyen satırlarda isimleriyle karşılabileceğiniz bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışı kavramlarını da kısaca açıklayalım.
- Bilinç: Kişinin farkında olduğu ve ifade edebildiği her şeyi barındıran bilinçlilik seviyesi
- Bilinçaltı: Sıradan hafızamızı barındırır. Şu an aklımızda olmayan ama istediğimiz zaman hatırlayabildiğimiz bilgilerin tümü
- Bilinçdışı: (Toplumda bilinçaltı olarak kullanılır) Doğrudan ulaşma imkanımızın olmadığı fakat duygularımızı, düşüncelerimiz ve kararlarımızı etkileyen bilinçlilik seviyesi.
Literatürde tanımlanmış birçok savunma mekanizması mevcut. Fakat biz en popüler olanları inceleyeceğiz ;
Bastırma (Repression)
Kişi benliğini rahatsız eden tüm detayları ve duyguları bilinçaltına itmeye çalışır ve onları orada saklar. Yani kişi kendisini rahatsız eden bir olayı unutabilir. Örneğin sebep olduğu bir kaza, yaşanılmış bir taciz, çocukluk travmaları gibi birçok istenmeyen olay bilinçdışına itilip orda saklanabilir ve yaşanılanlar hatırlanmaz. Kişi bastırma savunma mekanizmasını kullanarak suçluluk duygusunu ve kaygılarını ortadan kaldırmaya çalışır.
Akla uygunlaştırma (Rationalization)
Kişi kabul edilmesi zor bir durum yaşadığında, o olayın neden gerçekleştiğine dair kendine açıklamalar yapmaya çalışır. Ya dayanlış bir şey yaptığını düşündüğünde, bunun verdiği suçluluk duygusundan kurtulmak adına kendini ikna etmek için bazı bahaneler üretebilir. Örneğin çok yemek yiyen bir kişi kilo aldığı zaman “Bana da su içsem yarıyor.” diyebilir. Sınava çalışmayarak zayıf alan bir öğrencinin “Bu hoca da beni hiç sevmiyor.” demesi de akla uygunlaştırmanın bir örneği olabilir. Yani kısaca bu savnuma mekanizmasında, kişiler kendilerine içlerini rahatlatacak bir yanıt üretirler.
İnkar (Denial)
Eğer kişinin, hayatındaki bir gerçeklikle baş etmesi onun için çok zorsa, kişi gerçeği tamamen inkar etme ya da görmezden gelme davranışı gösterebilir. Bunun en yaygın örneği ölümcül hastalığı olan birisinin, sanki hastalığından habersizmiş gibi umursamadan yaşamaya devam etmesi olabilir. Ya da platonik hisler besleyen bir kişinin, sevdiği kişi tarafından sevilmediğini kabul etmemesi de inkar savunmasına örnek gösterilebilir. Bu savunma mekanizması diğerlerine göre biraz daha tehlikeli görülmektedir. Çünkü farklı psikolojik rahatsızlıklar doğurabilir. Gerçeği tamamen inkar etmek iç rahatlatıcı olsa bile, çoğu durumda tehlikeli hale gelebilir.
Gerileme (Regression)
Kişi problemleriyle başa çıkmada kendi yöntemlerinin işe yaramadığını gördüğünde, gerileme mekanizmasını kullanabilir. Gerileme kişinin bulunduğu gelişim evresinden daha düşük bir seviyede problemlere tepki göstermesidir. Örneğin bir çocuk, yeni bir kardeş sahibi olduğunda ebeveynlerinin ilgisini kaybetme korkusuyla altına kaçırma gibi davranışlar sergileyebilir. Ya da bir yetişkin problemini daha kolayca çözebileceğine inandığı için bebek gibi konuşabilir.
Yansıtma (Projection)
Kişi kendi düşüncelerini ya da duygularını “kabul edilemez” olarak değerlendirdiğinde, bu duygu ve düşünceler sanki karşı tarafa aitmiş gibi davranır. Yani kendi duygularını karşı tarafa atfeder. Birkaç örnek ile daha anlaşılır kılalım; örneğin yakın bir arkadaşınızla kavga ediyorsunuz ve ona bir anda bağırmaya başladınız. Bunun yanlış olduğunu düşündüğünüz anda arkadaşınıza neden size bağırdığını sormanız bir yansıtma örneğidir. Ya da örneğin annenizden nefret ediyorsunuz ve bunun “kabul edilemez” olduğunu biliyorsunuz. O zaman annenizin sizden nefret ettiğine inanmanız bir çeşit yansıtma türü savunma mekanizmasıdır.
Yer değiştirme (Displacement)
Toplumda yaygın olan savunma mekanizmalarından biri de yer değiştime olabilir. Kişi kendi orijinal duygusunu ya da düşüncesini karşıya aktaramadığında, bunu gidip bir başka kişiye ya da nesneye aktarır. Bu savunma mekanizması çoğunlukla agresif tavırlar barındırır. Örneğin akşam yemeğinde eşiyle kavga eden bir kadının kocasına tepki göstermek yerine gidip başka bir sebepten çocuklarına kızması bir örnektir.
Karşı Tepki Geliştirme (Reaction- Formation)
Kişi kendine yakıştıramadığı duygu ve düşüncelerin sanki tam tersine sahipmiş gibi davranır. Örneğin hemcinslerine ilgi duyan bir bireyin homoseksüelliğe karşı nefret söylemlerine denk gelebilirsiniz. Ya da aşık olmaması gereken birine aşık olan bir kişi, çevresindekilere o kişiden nefret ettiğini söyleyebilir. Kişi duygusundan ya da düşüncesinden dolayı suçluluk duygusu hissettiği için, yerine daha kabul edilebilir bir davranış ya da söylem bulup onu dışarıya aktarır.
Yüceltme (Sublimation)
Bu savunma mekanizması “Yer Değiştirme” ile oldukça karıştırılır fakat yüceltmede kişi bastırmaya çalıştığı dürtülerini yer değiştirmeye kıyasla daha olumlu alanlara yöneltir. Örneğin yoğun öfkeye sahip ve şiddet eğilimli bir kişi toplum tarafından kabul edilebilir olmak adına spor dövüşleriyle ilgilenip başarılı bir sporcu olabilir. Ya da cinsel duygularını, yasak aşkını saklayan bir kişi toplum tarafından kabul edilebilir olmak adına şair, yazar, ressam olabilir. Kısaca yüceltme kişinin dürtülerinin kişiyi üretken bir hale getirmesidir diyebiliriz.
Daha Sigmund Freud’un bahsettiği , Anna Freud’un düzenlediği ve üstüne eklemeler yaptığı birçok savunma mekanizması mevcut. Fakat toplumda karşılaşılan ve en dikkat çeken savunma mekanizmalarını özetle tanımış olduk. Vücudumuzun bizi refleksleriyle ve daha detaylarını bilmediğimiz çeşitli mekanizmalarıyla tehlikelerden koruduğu gibi, bilinçdışımız da aynı şekilde akıl sağlımızı koruyor, bizi bir şekilde müdafaa ediyor. Eğer tüm gerçeklikleri olduğu gibi hayatımıza alıp değerlendirseydik, bugünkü akıl sağlığımıza sahip olur muyduk? Bu bilgiler ışığında bir değerlendirme yapmak artık daha kolay olmalı…