Felsefe Nedir? Tarihsel Gelişimi Nasıldır?

Felsefe sözcüğü köken olarak Yunanca seviyorum, peşinden koşuyorum, arıyorum anlamına gelen ‘philia’ ve bilgi, bilgelik anlamına gelen ‘sophia’ sözcüklerinden türeyen terimin işaret ettiği entelektüel faaliyet ve disiplindir. Felsefenin en temel amacı cevaplar vermek değil sorular sormaktır. Diğer yandan felsefenin ne gibi bir işe yaradığı, hayatımıza olan katkısı hakkında kesin bir yargı yoktur çoğu düşünüre göre farkılıklar gösterir. Bunun sebebi de felsefenin birçok alt dala ayrılması olarak gösterilebilir, Epistemoloji, Ontoloji, Teoloji gibi.

Felsefenin tarihsel gelişimi

Felsefe ve bilim ilk olarak Eski Yunan’da M.Ö 5.6 yy’larda Milet’te Thales ile başlar. Felsefe ve bilimin başlama sebebi ise arkhe anlayışı ile olmuştur. Arkhe yani töz anlam bakımından ilk madde demektir. Thales ilk madde sorusunu sormuş ve buna cevap olarak su demişir, yani var olan herşeyin başlangıç maddesi sudur. Tabi bu noktada şu soru akla geliyor; Daha önce hiç kimse bu soruyu sorup cevaplar vermemiş mi? Neden felsefe Thales ile başlıyor? Evet daha önce birçok kişi bu soruyu sorup cevaplar vermiştir fakat Thales bu soruyu Milet okulunda sorup cevaplar ürettiği zaman öğrencilerinden bazıları ona karşı çıkmış ve başka fikirler söylemişlerdir.

Argümanlar Sunmak

Daha önce de söylediğimiz gibi felsefenin temel amacı sorular sormaktır, yani bir tartışma ortamında argümanlar sunmakır. Thalesin öğrencisi olan Anaksimandros hocasının fikrine katılmamış ve yeni bir fikir olarak evreni oluşturan ana maddeye apeiron (sonsuzluk) demiştir. Bir diğer öğrencisi olan Anaksimenes ise arkhe anlayışına hava demiştir. Böylece bir tartışma ortamı oluşmuş oluyor ve arkalarından gelen herkes farklı fikirler ortaya atmıştır. Bilim ve felsefe özgür düşünce ile bu sayede başlıyor. Daha önce başka bir coğrafyada başlamamış olmasının sebebi baskın bir liderin belirli ideoloji eşliğinde görüş sunması ve herkesin sağduyu ile bunu kabul etmesinden kaynaklandığı söylenebilir. Bu yüzden bilim ve felsefe Eski Yunan’da başlamış ve en yüksek zamanlarını geçirmiştir.

Felsefe Eski Yunan’da Aristoteles ve Platon ile en üst düzeye ulaşmış ve ilk olarak Felsefe ve Bilim adına en temel problemleri ilkel seviyede bu iki düşünür tartışmıştır. Çoğu kişiye göre de Felsefenin gidişatı bu iki düşünürün görüşlerinin devamı niteliğindedir, yani günümüzde bile hala bu iki filozofun üstüne çıkabilmiş bir kimse yoktur. Yaklaşık iki bin yıl önce tarihin en kapsamlı düşünceleri Eski Yunan’da verilmiştir.

Yaklaşık bin yıl sonraya gidecek olursak Ortaçağ’da felsefe ve bilim skolastik düşünce seviyesinde kalmıştır. Skolastik anlayış ise bilimi Aristoteles’in anlayışına uygun bir biçimde din temelli olarak kiliseye uyumlu hale getirmektir. Yani özgür düşünce temelli Eski Yunan’dan din temelli, görüşlerin zorla kabul ettirildiği bir ‘’kara çağa’’ geçilmiştir. Bu dönemde en güçlü Tanrı ve din görüşleri işlenmiştir. Avrupa’da en tanınan isimlerden biri Anselmus’tur ve Tanrı’nın varlığına ilişkin mantıksal kanıtı ile tanınır. 15.16. yy’a kadar din temelli görüşlerin bildirilmesi ile geçen bu yıllardan sonra reform hareketleri ile kilise baskısından kurtulan dünya Descartes ile felsefe alanında hızla gelişmeye başlamıştır.

Düşünüyorum Öyleyse Varım!

Modern anlamda Felsefe’nin temsilcisi olan ‘cogito ergo sum’ düşünüyorum öyleyse varım argümanı ile felsefeye yeni bir soluk getirmiştir. Tabi Descartes’tan önce yaşamış olan Newton’ı da unutmamak lazım. Reform hareketleri ile birlikte Doğa Bilimleri’ne çok büyük katkısı olmuş, felsefe ve bilimin ivme kazanmasına çok büyük katkı sağlamıştır, çoğu düşünüre göre de bilim denilince ilk akla gelen isim Isaac Newton’dır.

16. yy’dan 19. yy’a kadar modern felsefede akıl, bilim, bilgi, ruh ve Tanrı gibi kavramlar işlenmiş ve ağırlıklı olarak bu konularda görüş bildirilmiştir. Ta ki 19. yy Filozofu olan Kant’a kadar. Immanuel Kant bilim literatüründe son evrensel dahi olarak kabul edilir ve hem felsefe hem de bilim ile ilgilenmiştir. Kant’tan sonra felsefe değer kaybetmeye bilim ise değer kazanmaya başlamıştır. Bunun sebebi olarak Kant felsefe ve bilimin ayrılması gerektiğini söylemiştir. O döneme kadar Felsefe ve Bilim aynı iki alan olarak kabul edilmiş, insanlığın sorunları haline gelen şeylerle ilgilenen düşünürlere Filozof denmiştir. Bilim adamı kavramı ise 19. yy’dan sonra ortaya çıkmıştır.

Günümüzde felsefe ise daha çok Bilim Feslefesi, Ahlak felsefesi, Toplum felsefesi ve Yapay zeka gibi konularla ilgilenmektedir. Çünkü bilim felsefenin sorupta cevaplandırmak için yüzyıllarca düşündüğü soruların birçoğuna cevaplar bulmuştur. Felsefe 21. yy’da değersiz bir hale gelmiştir, hele ki Türkiye gibi 3. sınıf bir ülkede felsefe yapmaya çalışıyorsanız işiniz çok daha zor olabiliyor. Tabi felsefenin faydaları da yadsınmaz gerçeklerdir, örneğin kişide sorgulayıcı bir karakter oluşturması, her zaman her konuda hakikatı arama isteği uyandırması, toplumun ve insanların sorunlarına kısmen ışık tutması gibi. Genç yaşta doğru felsefe eğitimi kişinin hayat boyu süren yolculuğunu daha anlamlı kılacaktır. Hakikat yolunda verilen bu savaş günümüzde sizlere göre ne kadar değerli olduğunu bilemem fakat insanlık her zaman felsefeye, sorgulayıcı kişiliklere, doğruyu arayanlara ihtiyaç duyacaktır…

Onur Küçük

Onur Psikopatoloji Bilimi Platformunun yazarlarından biridir. Kendisi 1997 yılında Bursa'da dünyaya geldi. Şuan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde felsefe okumaktadır. Geniş bir yelpazede hayatı detayları ile incelemeye çalışan Onur, gelecek hayatında akademisyen olarak mesleğini yapmak istiyor. Bunlar harici kendisi Eski Yunanca ve Latince ile oldukça ilgili. Kitap okumak, müzik dinlemek ve seyahat etmeyi de çok sever Onur, mutfağa geçtiği zaman iyi bir aşçı da olabiliyor.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir